21 Kasım 2013 Perşembe

saat üç.

Saat gece yarısını üç saat geçmiş. Havada keskin bir ayaz. Sıcak odamda, hırkama sarılmış, dışarıdan gelen sesleri arıyorum merakla. Camı açtım, soğuk vurdu önce yüzüme şamar gibi. Sonra sesin sahibini gördüm. İki tekerlekli, beyaz yamalı çuval geçirilmiş bir araba ve boyundan büyük bu arabayı çeken bir genç...

Saat gece yarısını üç saat geçmiş.

Ben yanına yaklaşmaya korkarken, beline kadar sokuyor kendini çöp varillerinin içine. Karıştırıyor elleri üşüyerek, poşetleri açıyor. İki parça teneke, üç parça plastik için belki. Her bir varili karıştırıyor arabasını ağırlaştırabilmek için.

Ne tuhaf. Belki yaşımız bile aynı. Ben kollarımı bağlamışım, camdan onu izleyerek düşünüyorum. Onun ise tek derdi var: iki parça teneke, üç parça plastik. Ben içerdeyim, o ise ayazda...

Saat gece yarısını üç aaat geçmiş. Şartlar, sorumluluklar, omuzlardaki yükler, seçimler, adalet... Gerçek hayatın zorluğu hangimizin tarafında?


                                              ayşe. 

19 Kasım 2013 Salı

peki sonra?

Ruhumun üstüne koyu bir perde çekilmiş.
Güneşi umut ederken,
en ufak bir ışık süzmesi bile yok!
İçimdeki notların karalanmış olması bundandır.
Gözlerim içime kapalı.
Herkesin üstüne bir çizik,
kendimi de atlamadan hatta.
Peki sonra?

Her zaman mutlu olunur mu?
Palyaço olsam keşke,
boyalı bir yüz ve kırmızı burun.
Mutlu gösterir mi,
inandırır mı beni bana?
Hadi inandım,
peki sonra?

Serin bir rüzgar,
yerlere dökülmüş yapraklar.
Ne kadar şanslı bir kelime "gazel",
iki anlamı da saygıya değer.
Kendimi uydurmam zor ama,
kelimelerle yapabildim kafiyeyi.
Peki sonra?

Nereye kadar daha kandırabilirim kendimi?
Ah, nasıl da dürüstüm.(!)
Kendimi kandırmamı, kendime itiraf ediyorum.
Çok karıştım, düğümlendim, kayboldum, koptum, koparıldım, atıldım...
Peki sonra?...

                                                                                                       ayşe.        
                                                                                                                       6/11/2013

1 Kasım 2013 Cuma

c-esaret.


Hayatın tokadı, ağır gelir bazen.
Bana yine hazan.
bana yine hüsran.

İçten olmayan gülüşler.
Aynı onun gibi hüzünler.
Öfkeler ve mutluluklar.

Kimim ben?
Ya da neyim?
Neyi yaşıyorum da ne hissediyorum?

Hasret, burukluk, c-esaret.
Söylemeye, anlatmaya çekingen.
Duygular patlasa nehirler olur, ölür.

Kimler bilir, yanında olur?
Sen yoksun, ben yokum.
Başka kime gerek var?

                                                                                       ayşe.