20 Haziran 2014 Cuma

yıldızlar gece üşümez mi dışarıda?


Bazen gidersin. Nereye gittiğini bilir misin bilmem ama gidersin. Aklını alır, bir naylon poşete koyarsın. Ağzını sıkıca bağlayıp bir köşeye atarsın. yokmuş gibi devam edersin hayatına. Gidişler pek akıl işi değil çünkü. Akıl acımaz, hissetmez, anlamaz, "gitmek" kelimesiyle gözleri doldurmaz öyle akıl. "Bir kahve yap, aç hafifçe müziği, dumanında duralım düşüncelerin!" demez hiçbir zaman akıl. Soğuktur hep ve serttir. Acıyanı ya da acıtanı önemsemez. Gideni ya da kalanı da. Eylemler önemli ve gereklidir akıl için. Nokta.

Yaş ilerledikçe akıl öyle kolay çıkarılıp atılmıyor ama. Bu yüzden hiç sevmem büyümeyi. İçinden geldiği gibi yaşamanın önünde bir barikat.(!) Eskiden Tarkan dinleyince bile ağlardık, şimdi Kibariye'nin "Annem"i  bile yaklaşamıyor duygulu tellere. Saf duyguydu o zaman, masumca. Şimdi akıllar büyüyor ve sabitleniyor. Ne acı. "Yıldızlar gece üşümez mi dışarıda?" sorusunu sormayı bırak, içindeki masumluğu bile anlayamayacak, hissedemeyeceğiz büyüdükçe.

Benim aklım kilitli poşetlerde kalsın, gitsem de gelsem de kalsın. Sen de git, ama aklınla gitme hep. Bak o zaman daha güzel olacak her şey. Tadını çıkar. Deliler gibi ağla, deliler gibi gül. Tüm duyguları derinden yaşa.

Git hadi, ben de gideyim. Ya da geleyim. Kime göre, neye göre bu hayat? Duyguları gerçek yaşayalım da, vedaların gözyaşları bile mutlu etsin bizi masumca.

Fonda Bülent Ortaçgil. Yazımın bitişi.
Ben miyim anormal? 


                                                                                                                      20/06/2014
                                                                                                                        ayşe.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder